Erich Fromm’a Göre Yabancılaşma
Fromm(1991:117)’a göre yabancılaşma, bireyin kendisini, kendisine yabancı gibi duyduğu deneyim biçimidir. Bu durumda kişi kendisini dünyasının merkezi, hareketlerinin yaratıcısı olarak görmemektedir. Artık hareketleri ve davranışlarının sonuçları, kişinin boyun eğdiği efendileri durumundadır. Yabancılaşmış birey, nesneleri algılarken kendisi ve dış dünya ile üretici bir ilişki içinde değildir.Fromm, çağdaş toplumda yabancılaşmanın her yeri kapladığı düşüncesindedir. Yazar’a göre kapitalist sistemin üretim şekli nede- niyle insan, korkak ve yabancılaşmış bir hale gelmektedir. Çünkü bu sistem, bireyin onların karşısında kendini aciz ve çaresiz hissettiği, giderek büyüyen ekonomik ve bürokratik devler yaratmaktadır. Bu durumda da bireyler toplumsal oluşumlara aktif olarak daha az oranda katılabilmektedir. Bu sistem içinde korkak bir hale gelen insanın tek çaresi de tüketmektir. Bu yolla insan pasifliğe yöneltilmekte ve dün- yada hiçbir şeyi aktif olarak yaşayamamaktadır(Fromm,2004:66–67).Fromm(1996:99)’a göre, bireyin ekonomik amaçların aracı olarak boyun eğmesi, sermaye birikimini ekonomik etkinliğin amacı ve hedefi haline getiren kapitalist üretim biçiminin garipliklerinden kaynaklanmaktadır. Kişi kar sağlamak amacıyla çalışır ama sağladığı kar harcanmayacak, yeni yatırıma dönüşecektir. Yalnızca sermaye birikimi uğruna çalışma ilkesi nesnel olarak insanoğlunun gelişmesi açısından çok büyük bir önem taşımakta, ancak öznel olarak insanı kişisel olmayan amaçlar için çalışmak durumunda bırakmaktadır. Đnsanı adeta kendi elleriyle inşa ettiği makinenin kölesi haline getir- mektedir. Böylece de insan kişisel önemsizlik ve güçsüzlük duygusuyla doldurulmaktadır.Fromm, kapitalizmi bireyi yalnızlaştırması, önemsizlik ve güçsüzlük duygularıyla ezmesi nedeniyle eleştirmektedir. Bununla birlikte kapitalizmin olumlu yanlarını da belirtmektedir. Fromm’a göre kapitalizm, insanı feodal bağlardan koparmakla kalmayıp, olumlu anlamda özgürlüğe, etkin, eleştirel düşünceye sahip ve sorumlu bir benliğin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Her ne kadar kapitalist ekonomik düzenin bireyci yapısı tartışılmaz bir gerçek olsa da, Fromm’a göre bu ekonomik bireyselliğin bireyin yalnızlığını arttırmadaki etkisi kuşkuyla karşılanabilir(Fromm, 2003:100–101).Fromm, kapitalist toplum içerisinde yalnızca ekonomik ilişkilerin değil, insanlar arasındaki kişisel ilişkilerinde yabancılaşmış olduğunu söyler. Fakat Fromm’a göre bu tüketim ve yabancılaşma ruhunun belki de en önemli ve en yıkıcı örneği, bireyin kendi benliği ile olan ilişkisinde görülmektedir. Fromm(1996:105–106), bu ilişkiyi şu şekilde açıklamaktadır:“Đnsan yalnızca meta satmaz, kendisini de satar ve kendisini de bir meta olarak görür. Eliyle koluyla çalışan işçi, fiziksel enerjisini satar; işadamı, doktor, memur “kişiliklerini” satarlar. Ürünlerini ya da hizmetlerini satabilmek için kişilik sahibi olmaları gerekir. Bu kişiliğin hoşa gitmesi gerekir, ama ayrıca onun sahibinin daha başka nitelikleri de olmalıdır. Tıpkı diğer metalarda olduğu gibi, bu insansal niteliklerin değerini biçen, hatta ve hatta varolup olmadıklarını saptayan pazarın kendisidir. Bir kişinin sunduğu nitelikler işe yaramıyorsa, bunların kullanım değeri yoksa o insanın hiçbir niteliği yok demektir. Dolayısıyla özgüven, “benliğini hissetme” başkalarının o kişi hakkında biçtiği değerin göstergesinden başka bir şey değildir. Pazardaki başarısı ne olursa olsun, başkaları tarafından sevilsin ya da sevilmesin, kendi değerini biçen, kişinin kendisi değildir. Aranıyorsa bir kimsedir, başka- ları ondan hoşlanmıyorsa hiç kimse değildir. Kişinin kendine değer ver- mesinin, “kişilik”in başarısına bağlı olması, çağımız insanı için popüler olmanın neden büyük bir önem taşıdığını açıklamaktadır. Yalnızca kişinin günlük yaşantısındaki başarısı değil, kendine olan saygısı, güvenini koruyup koruyamayacağı ya da aşağılık duygusunu uçuruma yuvarlayıp yuvarlayamayacağı, popüler olup olmadığına bağlıdır.”Fromm, kapitalizmin bireye getirmiş olduğu yeni özgürlüğün, bireyi daha yalnız, daha soyutlanmış hale getirdiğini söylemektedir.
Böylece birey kendi dışındaki ezici güçlerin elinde bir araç haline gelmektedir. Fromm’a göre kapitalizmle birlikte insan bir “birey”e dönüşmekte fakat ortaya çıkan bu birey şaşkın ve güvenlik duygusundan yoksun durumdadır