18 Ağustos 2014 Pazartesi

Charles Wright Mills’e Göre Yabancılaşma


Charles Wright Mills, hizmet sektöründe çalışan, sayıları giderek artmasına rağmen oluşturdukları toplumsal gücün bilincinde olmayan ücretlilerin yabancılaşma koşulları üzerinde durmaktadır(Tolan, 1981:162). “Beyaz Yakalılar” isimli çalışmasında yaşadığı dönemde beyaz yakalıların yabancılaşma nedenlerini araştırmaktadır. Mills bu çalışmasında bir önceki yüzyıldaki eski ve nitelikli orta sınıfın değişmekte olduğunu, yeni ve ücretlerle kandırılan bir sınıfa dönüştüğünü belirtmektedir. Bu değişimin de büyük ölçüde özgürlük kısıtlaması şeklinde gerçekleştiğini söylemektedir(Gillam, 1981:6).Mills, beyaz yakalıların yabancılaşma sürecini şu şekilde ifade etmektedir(Tolan, 1981:162):“Çağımız bunalımının nedenleri temel bir olguda yatmaktadır: Politikada ve ekonomide, aile yaşamında ve dinsel yaşamda ve yaşantımızın tüm alan ve bölümlerinde, 18. ve 19. yüzyılların sarsılmaz gerçekleri ya yıkılmış ya da çözülmüş bulunmakta, buna karşılık çağdaş yaşamı çerçeveleyen görenekleri belirginleştiren yeni toplumsal değerler görülmemektedir. Böylece ne kabul etme, ne de reddetme olanağına sahibiz; ne isyan ne de ümit etmek için bir şevk ve heyecanımız kalmadı. Yaşamımız yön gösterici bir çizgiden yoksun bulunuyor. Beyaz yakalılarda bu bunalım daha da büyük; zira belirli bir inanç sisteminin yokluğu onları bireysel düzeyde silahsız bırakmış ve kolektif düzeyde güçsüz kılmış bulunuyor. Vahşi çağın oldukça yeni bir ürünü olan beyaz yakalı, kendisini doğuran ve kendisine karşı gittikçe daha fazla yabancılaştırmak için çaba sarfeden kitle uygarlığını saymazsak, kendine özgü bir kültüre de sahip değildir. Kendisini güvenlik içinde hissetmek için bağlar aramakta, ancak hiçbir topluluk, hiçbir örgüt onun bu gereksinmesine cevap vermemektedir. Bu yalnızlığı onu, basın, sinema, radyo ve televizyon gibi ucuz halk kültürünün yapay ürünleri için bulunmaz bir müşteri haline getirmektedir. Beyaz yakalı yaratmadığı bir dünyada yaşamaktadır.”Mills, Amerikan toplumundaki güç ilişkilerini ve siyasal yapıyı incelediği “Đktidar Seçkinleri” adlı eserinde de yabancılaşmaya değinmektedir. Mills bu eserde, kitle toplumu olarak nitelendirdiği Amerikan toplumunda görünürde demokratik bir nitelik taşıyan mekanizmanın sosyolojik anlamda hiçbir geçerliliği ve işlerliği olmadığı savını öne sürmektedir. Aslında özerk, etkin ve söz sahibi gibi görünen kitle örgütlerinin, meslek kuruluşlarının, derneklerin ve diğer kamu kuruluşlarının toplumsal karar almada ve uygulamada söz sahibi olmadığını vurgulamaktadır. Çünkü Amerikan toplumu, siyasal ve toplumsal açıdan yabancılaşmış bireylerin oluşturduğu kitle toplumu şeklindedir(Tolan, 1981:163).Mills’e göre yabancılaşmanın yoğun olduğu kitle toplumunun özellikleri şunlardır(Tolan, 1981:163):Başkalarının fikir, düşünce ve kanaatlerini dinleyenler pek çok, buna karşılık kendi fikir, düşünce ve kanaatlerini ifade edebilenler pek azdır. Tamamen toplama bireyler yığını durumuna indirgenen kamu, kitle haberleşme araçlarınca biçimlendirilmektedir.Kitle haberleşmesinin örgütlenme biçimi, bireylerin anında ve etkinlikle yanıtta bulunmalarına olanak vermemektedir.Kamuoyu, kitle haberleşme araçları tarafından oluşturulduktan sonra kamunun gerçekleştirebileceği eylemler yine kitle haberleşme araçları kanalıyla resmi makamlar ya da iktidar seçkinleri tarafından denetlenmektedir.Đktidar kurumları karşısında kitleleşmiş kamunun bağımsızlığı kalmamakta, iktidar kurumlarının ve resmi makamların görevlisi olan kimseler, kitleler üzerinde açık ya da örtülü olarak nüfuzunu kullanmakta, kişilerin karşılıklı ve özgür tartışma yoluyla kamuoyu yaratabilme özgürlüklerinin daha oluşmadan önlenmek istendiği ve önlendiği görülmektedir.Mills’e göre kitle toplumunda insanlar arası birincil etkileşim yoktur. Bu da bireyi umutsuzluğa itmektedir. Artık orta sınıfların en geniş toplumsal tabakaları oluşturduğu bu tür toplumlarda, askeri, ekonomik ve siyasal seçkinlerden meydana gelen oligarşiler, insanları yönlendirmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder