15 Şubat 2013 Cuma

intihar



İntihar Durkheim, intihar üzerindeki araştırmalarını aynı adı taşıyan 450 sayfalık bir yapıtla ortaya koymuştur.
Durkheim, yöntemi gereğince, intihar olgusunu incelemeden önce ilkin bu olgunun dış niteliklerine dayanan bir tanımını yapar :«İntihar bir insanın doğuracağı sonucu bilerek, olumlu ya da olumsuz bir eylemle doğrudan doğruya veya araçlı olarak kendi kendini ölüme sürüklemesidir» (11) der.

İntiharlar böylece bireyi ilgilendiren bir olay olduğuna göre acaba sadece psikoloji bu olguyu anlatamaz mı? İstatistikler belirli bir toplumda beş on yıllık intiharların yıllık toplamın hemen hemen aynı kaldığını, hiç değişmediğini, hatta doğum ve ölüm istatistiklerinden çok daha değişmez ve düzenli olduğunu göstermektedir. İstatistiklerdeki .bu değişmezlik Durkheim’e göre intihar nedenini, bireyden çok toplumda aramak gerektiğini gösterir.

Toplumda meydana gelen bunalımlar da intihar oranlarında bir değişiklik doğurmaktadır. Örneğin devrim hareketleri, savaşlar vb. toplumlarda intihar oranını hemen düşürmektedir. Çünkü bu gibi hallerde kolektif bilinç bireysel bilinçleri sımsıkı sarar.
Bütün bu olgular intiharın nedeninin toplumda aranmasını büsbütün kuvvetlendirir. Durkheim intihar üzerine kurduğu bu varsayımını (hypothèse) gözlemlerle, istatistiklerle kanıtlamadan önce intiharı bireysel nedenlere bağlayan kuramları gözden geçirerek eleştirir, işte birinci kitap, intiharı böyle toplum dışı nedenlerle anlatan kuramların çözümleme ve eleştirmelerine ayrılmıştır, ikinci ve üçüncü kitaplarda da kendi varsayımını yukarda söylediğimiz gibi istatistiklerle, olumlu olgularla kanıtlamaya çalışır.

İntiharı toplumsal olmayan nedenlerle anlatan kuramlar şunlardır:

A. 1. Bazılarının ileri sürdüğü gibi intiharın nedeni acaba delilik midir?
İstatistikler delilikle intihar arasında hiçbir zorunlu ilişkinin bulunmadığını göstermektedir. Örneğin istatistikler delilik oranının kadınlarda erkeklerden yüksek olduğunu ortaya koymaktadır, oysa intihar oranı tersine erkeklerde daha yüksektir. Gene bunun gibi örneğin diğer ırklar yanında Yahudilerde delilik oranı yüksek olduğu halde intihar oranı tersine düşüktür. Bütün bu karşılaştırmalar delilikle intihar arasında kesin bir ilişkinin bulunmadığını gösterir.

2. İstatistikler sarhoşlukla intihar arasında da herhangi bir ilişkinin bulunmadığını belirtmektedir.

B. 1. Acaba ırkla intihar arasında bir ilişki var mıdır?
İstatistikler ırkla intihar arasında herhangi bir zorunlu ilişkinin bulunmadığını ortaya koymaktadır. Örneğin Cermen ırkına bağlı kavimlerin bazılarında intihar oranı çok fazla bazılarında ise çok düşüktür.

2. Soyaçekimle (hérédité) intihar arasında da hiçbir zorunlu ilişki yoktur. Olsaydı intiharın en fazla çocuklar arasında olması gerekirdi. Çünkü soyaçekim kendini en fazla çocukluk çağında gösterir. Oysa istatistikler, intihar oranının çocukluk çağında çok düşük olduğunu göstermektedir.

C. Acaba intiharın iklimle, kozmik etmenlerle ilgisi var mıdır?
Böyle bir ilişki de düşünülemez. Çünkü belirli bir iklime bağlı bir toplumda intihar oranının çağdan çağa değiştiği görülmektedir.

D. İntiharın taklitle de hiçbir ilişkisi olamayacağını anlatan Durkheim kendi sosyolojik açıklamasına geçer.
Durkheim toplumsal bir olayın nedeni gene toplumsal bir olayda olmalıdır, kuralından hareket ederek intiharın nedenini toplumda aramaktadır. Durkheim toplumsal nedenleri dikkate alarak intihar olgularını:

a) Bencil (egoiste)
b) Özgeci (altruiste)
c) Anomik (yani bunalımdan, kargaşalıktan, düzensizlikten gelen) diye üç gruba ayırır.

a) Bencil İntiharlar. Bireyin bağlı olduğu din, aile, politik zümre vb. tarafından korunulmamış olmasından gelir. Başka bir deyimle bencil intiharlar, toplumsal bağlar gevşek olduğu, birey kendini yalnız duyduğu zaman belirir.

Gerçekten istatistikler incelenince intihar oranının Protestanlarda Katoliklerden çok daha yüksek olduğunu göstermektedir. Örneğin Almanya’nın Katolik olan Bavyera çevrelerinde intihar oranı, Protestan olan Prusya’ya göre çok daha azdır. Bavyera’da intihar oranı milyonda 90, Prusya’da 133’tür. Hele Saksonya’da milyonda üç yüzü bulur, İsviçre’de de Protestan kantonlarındaki intihar oranı Katolik kantonlarındakinden dört beş kat fazladır.

Durkheim buna neden olarak, Protestanlığın Katolikliğe göre daha özgür ve daha hoşgörülü olmasını gösterir. Gerçekten insan için inançlarını yeniden kurmak ödevi çok ağır bir iştir. Zaten özgürlüğün ağırlığı da buradadır. Onun için bir Protestan bu sorumluluğu bir Katoliğe göre daha büyük bir şiddetle duyar, inançlarını kendi kendine yaratmak zorunda olan Protestanlığın; bilime, bilgiye herkesten fazla ihtiyacı vardır. Onun için inancın zayıfladığı yerde bilim ve kültür gelişerek elden geldiği kadar bu hastalığın önüne geçmeye çabalar. Görülüyor ki, bilim intiharın nedeni değil, tersine ilacıdır.

İnsanı topluma bağlayan bağ sadece din zümresi değildir. Aile, politik zümre de aynı ödevi görür.
Gene istatistikler gösteriyor ki, bekârlarda intihar oranı evlilerden fazladır. Çocuksuz ailelerdeki oran da çocuklulara göre daha yüksektir.

Büyük politik bunalımlarda, savaşlarda intiharın birdenbire azaldığı görülür. Çünkü bu gibi hallerde toplumsal hayat çok koyulaşmış, ruhları sımsıkı sarmıştır. Örneğin Avusturya, İtalya savaşında her iki ülkede de intihar miktarı yüzde on dört oranında azalmıştır. Böylece bencil intiharları inceleyen Durkheim şöyle bir sonuca varıyor: «İntihar, bireyin dine, aileye devlete olan bağlılığıyla ters orantılıdır».

b) Özgeci İntiharlar, insan yalnız bağlı olduğu zümre tarafından korunmadığı ya da toplumsal bağların çok gevşek olduğu zamanlar değil, topluma çok bağlı olduğu zamanlar da intihar eder. Bu türlü intiharlara Durkheim özgeci intihar adını veriyor.
Bu türlü intiharlara özellikle ilkel toplumlarda ve ordularda rastlanır. Örneğin ilkel kavimlerde yaşlıların, ölü kocalarının arkasından karılarının hatta hizmetçilerinin intihar etmeleri, bir gelenek, hatta bir ödevdi. Bunun gibi Danimarka savaşçıları rahat döşeklerinde ölmemek için –savaşta vurulmazlarsa– intihar ederlerdi. Gotlarda ve Vizigotlarda da doğal ölümle ölmek ayıp, hatta günah sayılırdı.
Bütün bu intiharlarda kendini öldüren adam, bir görevi yerine getirmiş olmak için intihar eder.

c) Anomik İntiharlar, intiharların bir başka çeşidi daha vardır ki, birtakım toplumsal bunalımlar sonucu meydana gelir. Durkheim, bunlara anomik intihar adını verir. Örneğin ekonomi krizleri intiharların artmasına neden olur. 1882 yılında Paris borsasında büyük bir kriz olmuş, bunun sonucu olarak da intiharlar hemen yüzde yedi oranında artmıştır. Bu hal çoğu zaman hayat koşullarının güçleşmesine, yoksulluğun artmasına bağlanır. Oysa istatistikler gösteriyor ki fakirlik arttıkça intihar oranı düşüyor; Öyleyse ekonomi bunalımları sırasında intiharların artmasının nedeni fakirlik, yoksulluk olamaz Bunun bir kanıtı da ekonomi bunalımları ülkenin gelişmesine neden olduğu zamanlarda da intihar oranının artmasıdır. Örneğin 1890’da İtalya’da Milli Birlik Kurulunca bir ekonomik gelişme baş gösterdi. Pazarlar genişledi. Fabrikaların sayısı arttı. Ama bu çağın istatistikleri incelenince, intiharların belirgin ölçüde arttığı dikkati çeker. Kısacası intiharın asıl nedeni toplumun yapısında meydana gelen değişikliktir. Ama bu değişiklik toplum için yararlı veyâ zararlı. olsun, bunun hiçbir önemi yoktur. Toplumun yapısında meydana gelen değişiklik bireyin hayat koşullarını, manevi değerlerini alt üst eder. İşte intiharın asıl nedeni bu kargaşalık (anomie) halidir.

Görülüyor ki Durkheim bu yapıtında her toplumda bireyi intihara sürükleyen bir kolektif gücün bulunduğunu göstermeye çalışmaktadır. Kendisine göre, ilk bakışta bireysel yapının bir sonucu gibi görülen bu eylemler, gerçekte toplumsal yapının.bir.sonucudur. Belirli bir toplumun herhangi bir çağındaki intihar sayısını o toplumun o çağındaki ahlak yapısı belirler. Her toplumun morfolojik ve kolektif yapısına göre intihara karşı kolektif bir eğilimi vardır, işte bireylerin intihar eğilimini belirleyen bu kolektif eğilimdir. Yoksa, sanıldığı gibi, bireylerin intihar eğilimleri kolektif intihar eğilimini doğurmuş değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder