22 Kasım 2013 Cuma

Bilincin, duyusal ve algılanan dünya ile ilişkisinde, dünyanın bilinç
için bir deneyim hâline dönüşmesi, yani kendilik bilinci olarak dünyanın
deneyimlenmesi, Hegel sisteminde bir arzu deneyimi olarak ortaya ko-
nulur. Hegel, arzu (desire) kavramını, farklılık olmayan duyusal ve algılanan
dünyanın, bir farklılık olarak deneyimlenmesini açıklarken devreye
sokmaktadır (Hegel, 1977: 104-105). Kendisi farklılık olmayan duyusal
ve algılanan dünyayı, bilincin bir farklılık olarak oluşturması, arzu deneyimi
anlamında olanaklıdır. Öyleyse Hegel'de kendilik bilinci, genel olarak
Arzu'dur. Bilincin bilme yönündeki hareketi, bir arzu biçiminde açığa
çıkmaktadır. Kendilik bilinci, dış bir nesneye gereksinir; ne var ki bu dış
olan şey, öteki, aynı zamanda onu sınırlandırandır da. Kendilik bilinci, bu
dünyayı kendisinin bir niteliği olarak yeniden edinirken, duyusal ve algısal
olan bu dünyanın bilinç ile birleşmesi (unify) gerekmektedir. Bu birleşme,
kendilik bilincinin duyusal eklemlenmesi olarak, Arzu'dur. İnsan
arzusu, Hegel'de, düşünümseldir ve düşünümsel oluşuyla hayvani arzudan
ayrılır.
Dünyevî olanı arzulayarak, kendilik bilinci dünya ile birleşir. Arzu,
daima başka bir şeye yöneliktir. Arzu, amaçlıdır. O, daima, verili bir nesneye
ya da Öteki'ne duyulan arzudur. Öyleyse Hegel'de kendilik bilinci,
basitçe dış bir nesneyi arzulamaz. O, aynı zamanda başka bir kendilik
bilincini arzular. Arzunun doyurulduğu döngünün dışında gerçekleşir
kendilik bilinci. Kendiliğin ilk deneyimi, dış gerçekliğe bağımlılığının
farkına vardığında, nesneyi tüketerek bu bağlılığı yadsımasıdır. Hayvani
bilincin bu başarısız yadsımalara mahkum olduğu yerde, insan bilinci
çabucak bozulan (tükenen) nesne yerine, başka bir arzulayan özneye yönelerek
farklılaşır. Böylelikle başka bir kendilik (self), tikellik kazanmış
olan bir kendilik bilincini onaylayarak, onu destekler. Ötekilik, arzu olarak
eklemlendiği durumlarda, kendilik bilincini güçlendirir. Bu nedenle
Hegel, kendilik bilincini "zorunlu olarak ötekilikten geri dönüş" olarak da
" tanımlamaktadır: "Kendilik bilinci, ancak başka bir kendilik bilinci içinde
tatmin olur... Ancak bir başkası için de var olduğunda kendilik bilinci
i kendinde ve kendisi için var olur" (Hegel, 1977: 110-111).
Hegel'de özne, karşılıklı olarak dışlayıcı bir biçimde arzular: Başka
bir şeyi arzularken, kendimizi kaybederiz; kendimizi arzuladığımızda,
dünyayı kaybederiz (Butler, 1987: 34). Ancak bütün bu kayıplar da, bilincin
kendisinde korunmakta, alıkonmaktadır. Çünkü Hegel, özne ve
onun dünyası arasında ontolojik bir bağı önvarsayan bir arzu tasarlamaktadır:
"...bu öteki, gerçekte gözden kaybolsa da (vanished), onun anları
(moments) aynı zamanda az çok muhafaza edilir ve kayıp da bunun
içindedir" (Butler, 1987: 63). Hegel bu nedenle, kendilik bilincinin ancak
arzunun bozulabilir bir nesneye yönelmediği zaman, ama onun yerine
başka bir arzulayan özneye yöneldiği zaman 'gerçekten' ortaya çıktığını söylemektedir (Dews, 1987: 53).

HEGEL'DE KENDILIK
BILINCI VE ÖTEKI
IÇİNDEKİ YOLCULUK
Çiler Dursun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder