22 Kasım 2013 Cuma

mutlak bilme/ Hegel

Mutlak Bilme, bilincin, nesneleri bilmesinin
nihaî olarak kendini bilmesi olduğunu fark ettiği durumdur. Bilincin tarihsel
ilerleyişi sonunda, bilinç, gerçekliği doğrudan bilecek ve onunla bir
olacaktır. Geride erişilmesi gereken, bilinemez bir "öte" kalmayacaktır.
Ancak bu noktaya yani hakikat alanına ulaşıncaya kadar, bilincin
katetmesi gereken aşamalar bulunmaktadır.6 Hegel, mutlak bilme ile sonuçlanacak
olan bilincin ilerleyişini, gerçekliği bütünüyle kavramak için
bilinç biçimlerinin bir ilerleyişi olarak görmektedir. Katettiği her aşamada
bilinç, kendisini bilebilmek için, kendisini kendi karşısına koymak zorundadır.
7 Kendisini bilebilmek için bilinç, kendinden başka bir nesneye
ihtiyaç duymaktadır. İşte "ötekilik" kavramı, bilinçten kendilik bilincine
geçişte belirir ve Hegel sisteminde hayatî önemdedir. Demek ki kendilik
bilinci, Hegel'de bir bilme türü olarak ortaya çıkar. Kendilik bilinciyle
birlikte bilinç, kendi düşünümselliğini ve kendi düşünümselliğinin zorunluluğunu
(essentiality) keşfetmektedir. Düşünümsellik zorunludur;
çünkü ancak duyusal olarak algılanan dünyadan gelen bir refleksiyon
yoluyla bilinç, kendilik bilinci hâline gelebilmektedir. Böylelikle bilinç,
aynı zamanda bu düşünümselliğin, sorguladığı duyusal gerçekliğin kurucusu
olduğunu da keşfetmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder